Sosyalizm Olmadan Feminizm Mümkün mü?
Kadın sorunu, tarih boyunca farklı biçimlerde ele alınsa da, kapitalist sistemin yapısal sınırları içerisinde tam anlamıyla çözülemeyen bir mesele olarak varlığını sürdürmektedir. Clara Zetkin, kadın sorununu incelerken sınıfsal perspektifi merkeze koymuş ve sosyalizmin kadının kurtuluşu için şart olduğunu vurgulamıştır. Bugün Türkiye’de kadın-erkek eşitsizliklerini ve sosyal medyada yükseltici bir çığ gibi yayılan üçüncü dalga feminizmi ele aldığımızda, Zetkin’in öngörülerinin ne kadar isabetli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
Kapitalizm ve Kadın Emeğinin Sömürüsü
Türkiye’de kadınlar çoğu zaman ev işleri,
cocuktan sorumluluk ve düşük maaşlı işlerde istihdam edilerek, çifte bir sömürüye tabi tutulmaktadır. Kadınlar, bir yandan ev içi emekle ücretsiz olarak üretime katkıda bulunurken, diğer yandan özellikle tekstil, hizmet ve tarım gibi sektörlerde düşük maaşlarla çalıştırılmaktadır. Erkeklerle eşit işyükü altına giren kadınlar, ne yazık ki aynı haklara sahip olamamaktadır. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini gösteren en çarpıcı verilerden biri, kadın istihdam oranlarının düşüklüğü ve kadının çoğu zaman kayıt dışı sektörlerde çalışmak zorunda kalmasıdır.
Kapitalist düzende kadın emeği, sistemin kâr odaklı yapısı içerisinde ısrarla önemsizleştirilmektedir. Bu koşullarda feminizm, kadın sorununu sadece bireysel hak ve özgürlükler çerçevesinde ele alarak, bu eşitsizliklerin yapısal nedenlerini göz ardı etmektedir.
Sosyal Medya ve Ücüncü Nesil Feminizmin Aldatmacası
Günümüzde ücüncü nesil feminizm olarak adlandırılan hareket, sosyal medyada parlak söylemlerle popülerleştirilmektedir. Ancak bu söylemler, kadınların günlük hayatlarında yaşadıkları sınıfsal baskı ve çelişkileri örtmekte, bir tür “yapay kızkardeşlik” ideolojisiyle sınıf gerçekliğini gölgelemektedir. Patron kadının ve işçi kadının eşit koşullar altında ortak bir mücadele verdiği iddiası, feminist söylemleri yüzeysel hale getirmektedir. Oysa bir tarafta sermayenin sahibi olan ve kârını arttırmak için işçilerini sömüren patron kadın, diğer tarafta emeğiyle geçinmeye çalışan işçi kadının yaşamdaki çıkarları doğal olarak çatışmaktadır. Bu durumu göz ardı eden ücüncü nesil feminizm, içeriği boşaltılmış bir pazar söylemi haline gelmiştir.
Sosyalizm: Gerçek Bir Kurtuluşun Anahtardır
Clara Zetkin’in de altını çizdiği şekilde, kadın sorunu sınıf sorununun bir parçasıdır. Kadının kurtuluşu, bireysel özgürleşme söylemleriyle değil, emeğin sömürüsünün sona erdiği, eşit ve adil bir düzenle mümkün olabilir. Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunların çözümü, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini yapısal bir dönüşümle ele alacak sosyalist bir mücadele ile gerçekleşecektir.
Sonuç olarak, sosyalizm olmadan feminizm, tıpkı yapay kızkardeşlik bağı gibi, sınıfsal gerçekleri örtmeye hizmet eder. Feminizmin gerçek anlamda etkili olabilmesi için, sınıfsal bir perspektifi benimsemesi ve çalışan kadınların kurtuluşunu merkeze alarak kapitalizmin ötesine geçmesi gerekmektedir.